DÖRT KAPI, DÖRT MEDENİYET:İZNİK

 

Bazen çok tanıdık yerler öyle sürprizlerle doludur ki , bildikleriniz öğrendiklerinizin yanında azıcık kalır ve ‘iyi ki gelmişim, gezmişim ama yok yok bu da yetmedi bir daha gelmeliyim’ dersiniz. İşte İznik tam olarak böyle bir yer. Yine gezgin ruhumun ,beni rahat bırakmadığı bir cumartesi yola çıktım. Bir anda İznik ‘e gitmeye karar verdim. Az çok tarihle, doğal güzelliklerin buluştuğu güzel bir ilçeye gideceğimi daha önce ki ziyaretlerimden biliyordum. Ancak gezmek için gezme ile yazmak için gezmenin arasında hissedilir bir fark oluyor. Buraları görmeyen bir göze neleri aktarabilirim diye yazan kişiyi tatlı telaşlar sarıyor … 


İznik koca koca surlarla çevrili Türkiye’nin beşinci büyük gölünün kıyısında. Buram buram tarih kokan , gölüyle , yeşiliyle, ılıcasıyla, topraklarının bereketiyle bence aşırı mütevazi bir ilçe. Tarih boyunca dört medeniyete ve çok önemli olaylara ev sahipliği yapmış. Roma , Bizans , Selçuklu ve Osmanlı’nın izlerini bıraktığı eski bir başkent. Şehir vakti zamanında yaklaşık beş kilometrelik surlarla çevrilmiş. Bu surlardan içeri girmek içinde dört kapısı varmış; Lefke Kapı,İstanbul Kapı,Göl kapı ve Yenişehir kapı. Bugün en iyi durumda bulunan, Lefke Kapı ve Yenişehir Kapı. Bu dört kapının kesişim noktası ise Ayasofya. Burası Hıristiyan âlemi için son derece önemli bir mabet. M. S. 325 de Tüm dünyadan piskoposların katıldığı ilk büyük dini toplantı si (eküm enik) burada yapılmış. ayrıca yine M. S. 787 7. Eküm enik yine İznik’ te toplanmış. 1962 yılında da Papa tarafından Kudüs ve Vatikan‘dan sonra 3. kutsal kent ilan edilmiş. 

DÖRT KAPI, DÖRT MEDENİYET:İZNİK

İznik isminin günümüze gelişi de çok enteresan milattan öncesinde Roma imparatoru Büyük İskender’ in generallerden biri şehre karısının ismini veriyor "NICEA" Roma İmparatorluğu’ndan sonra Bizanslılar şehre hakim olmuş. Selçukluların şahlandığı dönemde de Kutalmışoğlu Süleyman Şah şehri fetheder ve ‘Nicea’ nin izi’ anlamında” İZNİK” yapar. İşte İznik bir kadın ismiyle başlayan hayatina tarihi eserlerle bezenmiş süslü bir Anadolu kenti olarak devam eder. 


Şimdi gelelim Osmanlı döneminde neler olmuş bu güzel ilçede?. Açıkçası hep düşündüm ‘İznik’ i bir yazıya sığdırabilir miyim?’ diye Beni bu düşünceye sevk eden ise , burada Osmanlı dönemine de ait ayakta kalmış ,o kadar çok eser var ki. Kimisi şanslı ve güzel restorasyonlar geçirmiş. Kimine ise bahtsız ve kötü restorasyonlar yapılmış. Öyle ya da böyle bugüne ulaşmış olmaları çok değerli. 1331’ de Orhangazi şehri fethedince ilk olarak Eküm Enik ‘in toplandığı Ayasofya’ nın çan kulesini minareye dönüştürmüş . Adı da Orhan Camii olmuş . Zaman içerisinde başından geçenlere rağmen 2011 de hem turizme hem de ibadete açılmış. Şöyle ki mabedin içini, tarihi bir bina olarak gezerken aynı çatı altında ibadete açık ,ayrılmış bir bölüm var. Ayrıca belirtmeden geçmek istemiyorum . İznik’ i gezmeye başlamadan önce, Ayasofya nin hemen yanı başındaki turizm danışma bürosundan ya da ana çarşı girişinde ki belediyeden İznik’ le ilgili hiç ummadığınız kadar özenle hazırlanmış harita ve dokümanlara ulaşabiliyorsunuz. 


Hacı Özbek camii ilk Osmanlı camisi. Tek kubbeli ve mescidden hallice diyelim. ilk Osmanlı medresesi olan Hayrettin Paşa Medresesi ne yazık ki günümüz e ulaşamamış. Orhangazi’ nin eşi olan Nilüfer Hatun ‘un yaptırdığı imaret günümüz de İznik müzesi olarak hizmet veriyor. Yeşil cami ise minaresindeki çinileriyle meşhur. Namaz vakitlerinde ziyaretçilerden , ibadet için en çok rağbet gören camilerden diyebiliriz. 

Çini demişken’ İznik ve çiniler ayrı’ bir yazı olacak kadar engin bir konu . Ancak türkuaz, lazuli laciverti ve mercan kırmızısı en temel İznik çinisi renkleri. Hele ki mercan kırmızısının formülünün hâlâ tam olarak bulunamadığı söyleniyor. Daha sayabileceğimiz bir çok cami olmasına rağmen son olarak Eşrefzade camiinden bahsedeceğim. Eşrefoğlu, Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrinin sonlarıyla, yükseliş devri arasında yaşamış, ilim, irfan, irşat ve çeşitli sebeplerle yaptığı gezilerde Bursa, Ankara, Hama gibi şehirlerde bulunmuştur. Eşrefoğlu Rûmî; Anadolu’nun Türkleşmesi ve Türklerin İslamiyet’i hayat tarzı haline getirmelerinde rol alan ve Anadolu’da Mevlevilikten sonra Ehl-i Sünnet tarikatlarının yayılmasında emeği geçen önemli mutasavvıflarımızdan biridir. Halen de ismini tasiyan caminin bahçesinde sonsuz dinlencesindedir. Su iki mısrası hep beni anlatiyor gibi gelir "gâh muti ,gâh asiyem gâh âlim, gâh asiyim "(bazen itaatkâr bazen asiyim ,bazen âlim bazen cahilim) 

Osmanlı demişsek illaki hamamlar da olacaktır. Bilenen ve halen kullanılan Hacı Hamza hamamı vardır. Son olarak. Keramet kaplıcasından bahsedeceğim. İznik gölünün kenarından kıyı kıyı giderken Orhangazi ilcesine 18 km kala yoldan dağa doğru 1 km gittiğinizde ve kaplıca tabelasından aşağı doğru baktığınızda sımsıkı ağaçların arasından doğal kaplıca havuzunu görüyorsunuz. Kükürtten zengin ılıcacık suyuna kendinizi bırakın. derim. Ohhh harika . . . Son derece iptidaide olsa beni mutlu etti. 

İznik gez gez , yaz yaz bitecek gibi değil. Gezdiğim ama sığdıramadığım bir sürü yer kaldı diyebilirim. Şimdilik hoşça kalın, sağlıkla kalın ama illa ki benimle kalın . . . 


Dr. Esin Erdönmez


Eskişehir Web Tasarım