Endokrin Sistemi ve Hastalıkları

Endokrin Sistemi Nedir? Görevler – Endokrin Sistemi Hastalıkları Nelerdir

Konumuz içinde Sizlere Endokrin Sistemi Nedir ve Endokrin Sisteminin Görevleri Nelerdir, Bu sistem içerisinde hangi organlar bulunur, Endokrin sistemi Hastalıkları Nelerdir ve bunların tedavisinden kullanılan Alternatif yöntemler nelerdir sorularının yanıtlarını bulacaksınız. Konumuzun Endokrin sistem bölümünü okullarda derslerinizde kullanabilirsiniz.

ENDOKRİN SİSTEM
Canlıların vücudunda kontrol ve düzenleme görevini sinir sistemi ve endokrin sistem gerçekleştirir. İkisi birlikte çalışarak organizmanın bütünlüğünü sağlar. Endokrin sistem endokrin bezlerden oluşur. Bu bezler hormon denilen salgıları salgılar. Ürettikleri salgıları kana veren bezlere iç salgı bezleri, bu salgılara da hormon denir. Ürettikleri salgıları kanala veren bezlere ise dış salgı bezleri denir. Bu salgılara da enzim denir. Ürettikleri hormonları kana, enzimleri de kanala gönderen bezlere karma bez denir.

Hormonların özellikleri:
1. Hayvanlarda kan ile, bitkilerde soymuk borusu ile doku ve organlara taşınır.
2. Her hormon farklı hücre, doku ya da organa etki eder.
3. Az miktarda üretilirler.
4. Gereğinden az ya da çok üretilmesi hastalığa yol açar.
5. Yapıları protein ve yağdan oluşur.

HORMON ÜRETEN BEZLER
1) Hipofiz bezi: beynin tabanında hipotalamusun altında yer alır. Hipofiz bezinde üretilen hormonlar ve görevleri şunlardır:
a) Büyüme hormonu, büyüme ve gelişmeyi sağlar. Kemik ve kas dokusunun gelişmesinde etkilidir. Büyüme döneminde fazla salgılanması devliğe az salgılanması cüceliğe yol açar.
b) Deriye renk verici maddeleri uyaran hormon hipofizden salgılanır.
c) Tiroid bezini uyararak çalışmasını sağlayan hormonu üretir.
d) Dişilerde süt bezlerinin çalışarak süt üretmesini sağlayan hormonu salgılar.
e) Gamet hücrelerinin oluşmasında etkili olan hormonları üretir.

2) Tiroid bezi: Boynumuzun tabanında soluk borusunun önünde yer alır. İki çeşit hormon üretir.
a) Tiroksin: Vücut metabolizmasını hızlandırır. Tiroksin hormonu iyot varlığında sentezlenir. Alınan yiyeceklerde iyot eksikse tiroksin salgılanmaz ve tiroit bezi büyür. Buna guatr denir. Tiroksin hormonu az salgılandığında hücreler arası sıvıda sodyum ve suyun, kanda ise kolestrolün yükselmesine yol açar.
b) Kalsitonin: Kandaki kalsiyum ve fosfatın kemiklere geçmesini sağlar.

3) Böbrek üstü bezi: Dışta yer alan kabuk ve içte yer alan öz olmak üzere iki kısımdan oluşur. Kabuk kısmından su ve iyon dengesini sağlayan hormonlar salgılanır. En önemlisi aldesterondur. Aldesteron böbreklerde iyonların (sodyum ve klor) emilimini artırır. Öz bölgesinden adrenalin salgılanır. Adrenalin korku, heyecan, öfke anında salınır. Kan basıncını yükselti, kalp atışını hızlandırır, damarları daraltır, göz bebeklerini büyütür, kılları dikleştirir.

4) Pankreas bezi: Karma bezdir. Ürettiği enzimleri özel bir kanalla oniki parmak bağırsağına gönderir. Pankreastan iki çeşit hormon salgılanır. İnsülin ve glukagon. İnsülin kandaki şeker miktarı arttığı zaman şeker miktarını azaltmak için salgılanır. İnsülin bu işi kandaki glikozun karaciğerde glikojen şeklinde depolayarak yapar. Glukagon ise kandaki glikoz miktarı azaldığı zaman salgılanır. Karaciğerdeki depoloanmış glikojeni glikoza dönüştürerek kana geçmesini sağlar. Böylece kandaki şeker miktarını artırmış olur. İnsülin yetersiz salındığı zaman kandaki şeker miktarı artar ve şeker hastalığı ortaya çıkar.

5) Eşey bezleri: Erkeklerde testislerde testesteron hormonu üretilir. Bu hormon cinsiyet karakterlerini (sesin kalınlaşması vb.) ve gamet oluşmasını sağlar. Dişilerde östrojen ve progestoron hormonu üretilir. Östrojende dişi cinsiyet karakterlerinin oluşmasını sağlar.

 

Endokrin Sistemi Hastalıkları Nelerdir

Salgı Bezi Sisteminde Hastalık Belirtileri

Pankreas

Karnın arka bölgesinde, omurganın önünde ve kendini hemen tümüyle örten midenin arkasında yer alır. Hem dış salgı, hem de iç salgı işlevi vardır. Dış salgı dokusu, organın büyük bir bölümünü oluşturur ve onikiparmakbağırsağına dökülen pankreas sıvısını salgılar. İç salgı bölümü ise, çapları yaklaşık 0,2mm olan küçük hücre adacıklarından oluşur. Bunlar yaygın olarak dağılmış olmakla birlikte özellikle organın kuyruk bölümünde yoğundur; farklı hormonlar salgılayan çeşitli hücre tiplerini içerir. Pankreasın iç salgı dokularından salgılanan insülin ve glükogan, şeker metabolizmasında son derecede önem taşır. İnsülin, karaciğer ve kaslardaki glikojen bireşimini ve hücrelerin glikoz kullanımını arttırarak ve proteinlerden glikoz yapımını engelleyerek, kandaki şeker düzeyini düşürür. Ayrıca, yağ metabolizmasında DNA ve RNA bireşimini ve aminoasitlerin kullanımını arttırarak ve proteinlerin kullanımını azaltarak, protein metabolizmasında rol oynar. İnsülin salgısı, doğrudan kandaki glikoz düzeyi ile düzenlenir.

Pankreas iltihabı (Pankreatit)

Pankreasta akut ya da kronik gidiş gösteren iltihap halidir. Akut pankreatit, kabakulak iltihabı sırasında ortaya çıkabilir ve mide ağrısı, sindirim bozukluğu, bulantı ve kusmayla kendini gösterir. Yakın ya da uzak enfeksiyon odaklarından gelerek pankreasa yerleşen irin yapıcı mikropların oluşturduğu biçimleri daha ağırdır. Ayrıca, organın kendi kendini sindirmesi olarak da tanımlanacak biçimde, pankreasın salgıladığı sindirim enzimlerinin dönerek pankreasa saldırmaları söz konusudur. Bu saldırının sebepleri henüz tam bir açıklığa kavuşmuş değildir; ama bir varsayıma göre, safrakesesinin ve pankreasın ortaklaşa kullandıkları çıkış kanalını bir safrakesesi taşının tıkaması sonucunda gerçekleşebilir. Bazı olaylar da fazla alkol tüketiminden kaynaklanmaktadır.

Kitabın safrakesesi bölümünde dile getirilen beslenme biçimi ve şifalı bitki kullanımı ile ilgili açıklamalar gözden geçirilmelidir. Ama hastalığın çok önemli olduğu, ölümle sonuçlanabileceği unutulmamalı ve hasta mutlaka doktor kontrolüne girmelidir.

Hastalığın tedavisinde kullanılabilecek şifalı bitki tavsiye edebilmek pek kolay değildir. Ama yine de, günde 2 bardak ökseotu çayı, içine 1 tatlı kaşığı İsveç Şurubu eklenerek, sabahları ve akşamları birer bardak olmak üzere, aç karnına içilebilir. Pankreas bölgesine uygulanacak uzun süreli İsveç Şurubu kompresleri de rahatlatıcı olabilir. Eğer mide bulantısı varsa, nane çayı rahatlık sağlayacaktır.

Şeker hastalığı (Diabetes mellitus)

Şeker hastalığı, en sık rastlanan iç salgı sistemi aksaklıklarından biridir; batı ülkelerinde yaşayanların yüzde birinden daha fazlası bu hastalığı çeker. Diabet olarak da adlandırılan bu hastalığın temel problemi, kandaki şeker düzeyinin yüksek olmasına karşın hücrelerde bu oranın düşmesidir. Pek çok nedenden kaynaklanabilen bu durum, öncelikle atardamarlarda ve kılcal damarlarda etkili olan değişik komplikasyonlarla ortaya çıkar.

Genelde şeker hastalığına yol açabilecek belirgin bir neden yoktur. Kalıtımsallıkla, yaşla, şişmanlıkla veya stresle ilgili olabilir. Bedenin strese karşı gösterdiği tepkilerden biri, böbreküstü bezlerinde aktivite artışıdır ve bu durum kandaki şeker düzeyinin yükselmesine yol açar. Fazla stres şeker hastalığına yol açabilen bir neden değildir, ama gizli bir eğilimin harekete geçmesine pekala yol açabilir. Sebep ne olursa olsun ortaya çıkan sonuç, yüksek bir kan şekeri düzeyi, şekere açlık çeken hücreler, kilo kaybı, aşırı susama, aşırı idrar dışkılama, güç kaybı ve komaya girme olasılığıdır.

Şeker hastalığının tedavisinde ve kontrol altında tutulmasında beslenme biçimi çok önemli rol oynar. Burada amaç, yalnızca bol karbonhidratlı besinlerden kaçınmak değil, aşamalı olarak kana glikoz karışımını önleyebilecek gerçek bir beslenme planı oluşturmaktır. Ama bu beslenme diyeti her hastanın özelliklerine göre oluşturulan, kişiye özgü bir diyet olmalıdır.

Şeker hastalığına yol açan nedenler çok çapraşıktır ve uygulanacak olan tedavinin de aynı doğrultuda planlanması gerekir. Tedavi biçiminin, hastalığın kişideki belirtilerine uygun olması gerektiği halde, biz burada genel anlamda, kandaki şeker düzeyini düşüren veya içerdikleri insülin benzeri maddeler sayesinde başarılı olabilen ve pek çok ülkede kullanılmakta olan bitkileri tanıyacağız: Yaban mersini yaprağı, ısırganotu, zeytin yaprağı, böğürtlen yaprağı, bezelye, arpa, yulaf, ginseng, ökseotu, ıspanak, pelinotu, enginar yaprağı, havuç, hindiba, fasulye kabuğu, çiğ lahana, çiğ soğan, adaçayı, kara üzüm yaprağı, ökaliptus yaprağı, maydanoz, prasa.

...

Bu bitkilerden oluşturulabilecek etkili bir karışım: Yaban mersini yaprağı 2 ölçü, zeytin yaprağı 1 ölçü, ısırganotu 1 ölçü, fasulye kabuğu 1 ölçü, böğürtlen yaprağı 1 ölçü, ökseotu 1 ölçü, çok ince kıyılarak ölçülür ve iyice karıştırılır. Bir tatlı kaşığı dolusu bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 1-2 bardak taze demlenmiş çay, soğutulmadan, öğün aralarında içilir.

Bitki çayı ile kan şekerini düşürme uygulamasına başlandığında, kan şekeri düzeyi mümkün olduğunca sık aralıklarla ölçülür ve tutulan listeye tarihiyle birlikte sonuçlar yazılır. İhmal edilmemesi gereken doktor kontrolü sırasında bu listenin doktora gösterilmesi yararlı olacaktır.

Bu tür tedavilerin erişkin tipi şeker hastalığında uygulanabileceği ve uygulamadan önce doktor onayı alınmasının doğru olacağı unutulmamalıdır.

Tiroit Bezi

Tiroit bezi, metabolizma dengesinde çok önemli bir rol oynar. Salgıladığı hormonlardan en önemlileri olan ikisi, bedenimizdeki tüm biyokimyasal işlemlerin düzenliliğini ve devamlılığını sağlar. Problemler, tiroit bezinin çok (hipertiroidizm) ya da az çalışmasından (hipotiroidizm) kaynaklanır, duygusal ve bedensel rahatsızlıklara yol açar.

Tiroit bezinin çok çalışması (Hipertiroidizm)

Gereğinden çok hormon salgılandığında, bu hormonların hücrelerdeki yakılma işlemi de normalde olduğundan daha uzun sürer. Gerçi iştah artar, ama aynı zamanda sürekli hareketlilik, korku ve gerginlik eşliğinde, kilo kaybı görülmeye başlar. Gerginlik ve sinirlilik halinin yatıştırılması için uygulanabilecek etkili bir tedavide, acı ilaçların yanı sıra, kediotu kökü, yulaf, arslankuyruğu ve sarı kantaron gibi yatıştırıcı bitkiler kullanılabilir. Belirtilerin yatıştırılabilmesi için uygulanan bu tedavinin yanı sıra, hormon benzeri maddeler içeren bitkilerin karışımıyla uzun süreli bir tedavi de mutlaka uygulanmalıdır. Aşağıdaki karışım bu tedavide başarıyla kullanılabilir:

Arslankuyruğu 2 ölçü, kediotu kökü 1 ölçü, civanperçemi 1 ölçü, ısırganotu 1 ölçü, yapışkanotu 1 ölçü.Bitkiler çok ince kıyılarak ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 3-4 bardak taze demlenmiş çay, uzun bir süre boyunca (6-8 hafta), aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir.

Hastalık mutlaka doktor kontrolü gerektirir.

Tiroit bezinin az çalışması (Hipotiroidizm)

Bu hastalık belirtisinde ise tiroit bezinin çok çalışmasının belirtilerinin aksine, genellikle uyuşukluk ve umursamazlığın eşliğinde kilo artışları ve depresyona yatkınlık halleri görülür. Bu durumda rahatlıklar sağlayabilecek bitkiler acı madde içerenler, sinir sistemini güçlendirenler ve orman sarmaşığı gibi bol miktarda iyot içerenlerdir. Uygun bir karışım aşağıdaki gibi olabilir:

Orman sarmaşığı 2 ölçü, ısırganotu 1 ölçü, yeşil yulaf(veya sarı kantaron) 1 ölçü, pelinotu(veya eğir kökü) 1 ölçü, hindiba(kök ve yaprak) 1 ölçü. Bitkiler çok ince kıyılır, ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, ağzı kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Uzunca bir süre boyunca(6-8 hafta), günde 3 bardak taze demlenmiş çay, soğutulmadan, öğün aralarında içilir. Ayrıca dengeli ve besleyici bir beslenme programı uygulanması doğru olur.

Hastalık mutlaka doktor kontrolü gerektirir.

Guatr (Struma)

Bu hastalıkta, tiroit bezinin büyümesi nedeniyle, boğaz bölgesini çevreleyen bir şişkinlik oluşur. Genellikle tiroit bezinin az veya çok çalışmasından kaynaklanır, ama başlıca nedeni, besinlerden ve sudan yeterince iyot alınamamasıdır. İyot maddesi, bedende öncelikle tiroit hormonlarının üretilmesinde kullanılır, bu yüzden bu önemli maddenin her türlü eksikliği tiroit bezini etkiler. Bu konunun beslenmeyle olan ilişkisi anlaşılıncaya kadar bu belirti, genellikle toprağında ve suyunda çok az iyot olan, örneğin dağlık bölgelerde yaşayan kişilere özgü bir hastalık olarak bilinirdi. İyot genellikle sofra tuzuna ve bazı ülkelerde ekmeğe eklenir. İyot içerikli bitkiler, öncelik sırasına göre, orman sarmaşığı ve yulaf olarak bilinir. Ayrıca, ülkemizde bilimsel olarak tanınmayan bir deniz yosunu türü de iyot açısından çok zengindir ve batılı ülkelerde bu doğrultuda yaygınlıkla kullanılmaktadır. Bitkinin, Latince, Almanca, İngilizce ve Fransızca adları şöyledir: Fucus vesiculosus, Blasentang, Sea kelp, Varech vesiculeux.

Ama guatrın eritilmesinde yoğurtotu(yapışkanotu) bitkisinin çayı ile yapılan sürekli gargaralar ve arada birkaç yudum çay içimi çok olumlu sonuçlar verebilir.

Ayrıca, biraz tuz eklenerek lapa haline getirilen taze sinirliot lapa kompresleri doğrudan guatrın üstüne yatırılıp tespit edilebilir. Günde 2 kere, 2-3 saatlik lapa kompresleri öncesinde bölgeye yağlı bir bitkisel merhem veya krem sürülmesi, olası deri reaksiyonlarını ve kurumaları önleyebilir.


Eskişehir Web Tasarım