STATÜNÜN ÖNEMİ

AİLE  HEKİMLİĞİNDE  STATÜ

657 sayılı kanuna tabi bir kamu görevlisini bir başka kanunla süresiz ücretsiz izinli sayabilmek  ve üstelik aynı kamu görevlisinden hizmet alabilmek için sözleşme yapmak  doğrusu cesaretli bir girişimdir.Bir tarihin başlangıcı itibari ile 5258 sayılı kanunun 3. Maddesinde statü belirleyen bu durum reformun kendine has engellerini ortadan kaldırmak amacı ile geliştirilmiş olabilir.Ancak mevcut statünün ödemelerimizde, emekli keseneklerimizde, yazılan mevzuatlarda bürokratların bizi hiyerarşik konumlandırmalarında,  tüzel kişilik tanımlamalarında, iş ve işlemlerin yapılmasında sürekli sıkıntı yarattığı  aşikardır ve  aynı devam edip etmeyeceği tartışılmalıdır.

Kadro haklarının 657 sayılı kanun kapsamında kalmak sureti ile “Süresiz ücretsiz izinli olmak” kavramı  ,aynı kanunun izinler bölümünde hiç zikredilmemiş olması nedeni ile bir çokları gibi benim de kafamı karıştırmıştı.

Acaba bu sürdürülebilir bir durum mudur ?

İşin hukuki yönüne bakıldığında yüksek yargı kararları yanı sıra Anayasa Mahkemesinin yapmış olduğu tespit kafa karışıklığının önüne geçiyor.AYM kararına göre “Özel kanunlardan yürürlük tarihine göre önceki ve sonraki kanun hükümleri arasında çelişme bulunursa veya öncekinin ele aldığı konuyu sonraki kanun yeni baştan düzenlerse sonraki kanun, önceki kanunu üstü kapalı olarak yürürlükten kaldırır.”

Somut olayda uygulanması gereken iki ayrı kanunun farklı hükümlerinin seçiminde önceki kanun ve sonraki kanun hususu, bazı durumlarda genel kanun ve özel kanun kriteri ile iç içe ele alınmaktadır.Nitekim Danıştay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 11.2.1988 tarih ve E.1987/3 K. 1988/1 sayılı Kararında önceki ve sonraki kanun hükümleri arasında çelişme olduğu takdirde somut olayda özel ve sonraki kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmektedir. ( 5.5.1988 tarih ve 19805 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.)E.Kuluçlu-Sayıştay Dergisi -71

Demek ki mevcut durum hukuken sürdürülebilir olmaktadır.

Ama idari ve sosyal çalışma düzeni açısından aynı iyimserliği taşımak mümkün değil. Artık bayatlamış espri haline gelen “devekuşu” benzetmesi , uygulama ergenlik dönemine geçtikçe daha belirginleşmeye ve doğrusu canımızı acıtmaya başlayan acı bir gerçek haline gelmiştir.

Böyle bir hukuki statü ile neler olabildiğini geçen 8 senede tecrübelerimizle gördük.Yargı, bu süre içerisinde açılmış davalarda statümüze göre değil verilen görevin kanun ve mevzuatlarla olan ilişkisine göre kararlar verdi.Sayıştay ve Maliye gibi denetleyici kurumlar ise “devlete hizmet satan özel kişiler” statüsüne atıf yaptı.Bakanlık ve Aile Hekimleri ise; (her ne kadar şikayetçi olanlar var görünse de ) işlerine geleni kabullenme yolunu seçtiler. Aile Hekimlerinin statü konusunda aymazlığı içler acısıdır.Yüksek yargıdan “Aile Hekimleri diğer kamu personelidir” cümlesini duydukları gün yaşadıkları sevinci hatırlıyorum.Güya böyle bir karar ile ZMMS katkı payı alınabileceği ,kamu binalarında görev yapanların kira bedellerinden kurtulacağı,nöbetlere gidilmeyeceği varsayılıyor.Mesailer,disiplin soruşturmaları , diğer emsal kamu personelinden fazla maaş almak gibi hususlar söz konusu olduğunda hemen herkes “özel ve sözleşmeli” oluveriyor.Tüm itirazlara rağmen devlet ,hizmet satın aldığım özel hekimlerin ZMMS  katkısı ödenmez derken,kamu hizmeti de yapsan kamu binasında kiracı konumundasın ve kira ödemek zorundasın diyebiliyor.

Uyuşmazlıklarda Sağlık Bakanlığı yasama gücüne başvurarak kendi açısından pürüzleri gideriyor ve mevziini güçlendiriyor.Ama mevcut hukuki ve idari statü içinde bizlerin hiç tutunacak dalı yok.

Nereye dönersen dön ,devekuşu olduğunu herkes görüyor.

Asıl önemlisi aylardır dillendirilen SGK ile sözleşme yaptırılması gündeme geldiğinde hangi statüye sırt dayayıp haklarımızı savunabileceğiz.

“Yine eylem,hep eylem” mantığı ise sürdürülebilir görünmemektedir.7.7.2014

Eskişehir Web Tasarım