ANALİZ ... Aralık 2014

Analiz…

01.12.2014

Merhaba

Geriye bakıpta yazdığım yazılardan birini sandıktan çıkartıp ben demiştim deme keyfini kenara bırakayım.. güncel olayım dedim..2013 24 kasımında sahayı eyleme çağıranların öz eleştiri vermek yerine- o eylemlerin amaçları ve kazanımlarını içeren- 3 eylemci eylemde çocuklar gibi şendik söylemlerinden geriye kalan bugün de eylem çağrılarıdır.. Derler ki "biz biliriz"  devrim ve eylem bir son değil ,  süreçtir.. Bu bakış açısı muhatabı her şeyi , kişileri olayları ve durumları ikiye böler.. eylemden yana olanlar ve eyleme karşı olanlar.. 24 Kasımda Ankara’da öğretmenler günü trenine vagon olan aile hekimleri bu günde eylemcilerin karşısında saf tutmak zorunda.. Eylemi bir araçtan – amaçlarını yitirmiş bir şekilde-amaca dönüştüren eylemci yoldaşlara selam olsun.Ben şahsen TTB kuyrukçusu bir görüşün dayattığı eylemlilikle ilgilenmem.. Bilirim ki mevsimsel döngüyü aşamayan TTB KESK’in bir şekilde Öğretmenler gününü 8 mart emekçi kadınlar gününe bağlayacak önemli gün ve haftalar faaliyetine Aralık direnişini koymalıydı. Ne tekim de öyle oldu.

Süreçte aktif olarak Bakanlıkla masaya oturmaya karşı olanların tek amacı sahadan müzmin muhalif derlemektir. Ucunda pazarlığın olmadığı bir eylem sadece buna hizmet eder. Ucunda pazarlık, talep demektir. Talebin anahtar kelimesi “istemek” tir.

Ben açık yüreklilikle bilmek istiyorum; ne istiyoruz.

Nöbet tutmak istemiyoruz

Angarya istemiyoruz

Evde bakım yapmak istemiyoruz

Esnek mesai istemiyoruz

Hizmet gruplandırılması istemiyoruz

ASM ile ilgilenmek istemiyoruz

Sağlık ocağı dönemi maaşlarımıza dönmek istemiyoruz

Denetlenmek istemiyoruz.

Benim okumalarımın hepsi “istemiyoruz” diyor.

Geri kalanı da “çatışmak istemiyoruz”.

Açıkça deklare edilen bir eylem bileşeni var, hastalara uzun zaman ayırmak.. bunun savunusu için 15 dakika zaten ayrılması gereken süredir türünden de açıklamalar var.. bir adam vicdanını gömerse bu kötüdür.. ama bir hekim vicdanını gömerse bu felakettir. Bir eylem bileşeni insan üzerinden kurgulanamaz.. buna en yakın örnek intihar bombacısı yetiştirmektir.. hiçbir görüş yada ideoloji bir insandan kıymetli değildir.. Bugün hastasına yeteri kadar zaman ayırmayan bir “hekim” istediği eylemi yapabilir.

Hep yazdım sağlık ocağı düşü ile aile hekimliği gerçeği kıyaslanamaz diye.. o zaman da meşhur söylemler vardı.. mesela pratisyen hekimin görevi koruyucu sağlık hizmeti diye. Bugün de okuyorum.. pratisyen hekim zamanının ne kadarı koruyucu sağlık hizmetlerine ayırırdı.. Ebelerin yürüttüğü sisteme sorumlu hekim dışında müdahil olan hekim var mıydı?

Ortalama Aile hekimi ortalama bir Pratisyen hekimden daha fazla koruyucu hekimlik yapıyor.. ama iddia edildiği üzere temel işi koruyucu hekimlik değil, toplum tabanlı koruyucu hekimlik artık TSM lerin işi , Aile hekimleri klinik tabanlı, kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetlerinden sorumlu.. Eski sistemin dilini dahi terk edemeyen tüm taraflar filiasyonu Aile hekimine yaptırmaya çalışırken ( son örneği hacıların izlemi) “okul aşılarını” (ki doğrusu erişkin yaş aşılarıdır) TSM lere yaptırmaya devam etmektedir.

Ve bu tartışmaları gereksiz bulan, araştırmaları, bilimi, ilkeleri gereksiz bulan tüm süreci sadece “karşıtlığa” indirgeyen, bu mücadelede hekimlik yada konu özelinde aile hekimliği ilkelerini çiğnemeyi mubah sayan, dilinden hizmet kelimesini düşürmeyip tüm eylemlerini hizmeti baltalamak merkezinde değerlendirip en önemli muhatabını, işinin kaynağı,  hastasını “karşısına” alan bu eylemliliği dikkate almıyorum. Kuruluşunda emeğim olan AHEF’inde bu işin içinde yukarıda saydığım şekilde var olmasına da açık yüreklilikle üzülüyorum. 

Benim mailime gelen bir yazı var, der ki, ey aile hekimi sözleşmeni otomatik yenileyeceğiz eğer itirazın varsa 10 Aralığa kadar ilet, Eylemci yoldaş ta derki 13 Aralıkta eyleme gel, benim takıldığım naçizane şanlı ARALIK direnişimiz için belirleyeceğimiz tarih 10 Aralık mıdır ? yoksa 13 Aralık mı ?

Seneye aynı yazıda buluşmak dileğiyle..

Selamlarımla…

Kazım TIRPAN

Eskişehir

Eskişehir Web Tasarım