AFYON’DA MİSTİK BİR GEZİ

Artık yola çıkarken eve dönebilirim de, dönmeyebilirim de diyerek hazırlıklı oluyorum. Zahran Vadisi’nden sonra bir baktım, Afyon'a 60 km kalmış. İçimdeki ses, ”Durma, dönme devam” dedi ve gecenin geç saati olsa da Afyon’a gittim. Burası yakın komşumuz ama çoğunlukla en yakınımızdakilere pek hevesle bakmayız ya, nasıl olsa yakındır, hep el altındadır diye. O yüzden şimdi anlatacağım yerleri çok sık Afyon'a gidenler bile fark etmemiş olabilir.

Bu hafta Afyon Kalesi’nin eteğindeki mahallelerde dolaştım. Bazı yerler öylesine doğal kalmış ki hayran kalmamak elde değildi. Bazen restorasyon öncesi halleri daha heyecan veriyor bana. İçimden kim bilir ne hayatlar, ne sevinçler, ne elemler görmüştür diyorum. Böyle düşünürken Ot Pazarı Camii’sinden yukarı bayırdan ilerledim Solda Sultan Divani Mevlevi Türbe Camii görülüyor. Burası Asitâne yani Mevlevihane yani içinde çile de çıkarılan çok fonksiyonlu dergah. Konya’daki Mevlevihane’den sonra Anadolu’daki en önemli Mevlevihane olduğu biliniyor. Sebebine gelince zamanın Germiyan oğulları beyinin Hz. Mevlana ve Mevleviliğe olan sevgisi nedeniyle oğlu Şah İsmail’ i Hz. Mevlana’nın torunu ile evlendiriyor. Böylece tüm Mevlevi gelenekleri eksiksiz biçimde burada uygulanıyor. Bahçesinde derviş odaları, matbah (mutfak), şadırvan, Mevlevihane ve mezarlık var. Mevlevihane aslında bir türbe cami. Şimdi bu ne demek diyeceksiniz. İslamiyette çok sık rastlanılmayan bir durum. İbadet edilen, namaz kılınan bölümde 13 tane sanduka mevcut. Sandukaların ebadının, kişinin manevi büyüklüğü ile orantılı olduğu söyleniyor. 

En büyük olanı Hz. Mevlana’nın 7 kuşak torunu Sultan Divani Mehmet Semai’ ye ait. Camii içinde türbe örnekleri çok az sayıda. Benim araştırmalarıma göre; Konya'da içinde Şems-i Tebrizi’ nin mezarı Şems-i Tebrizi Camii, İstanbul Balat’ta Sahabelerden Hz. Cabir’ in mezarının içinde bulunduğu Hz. Cabir camii ve en önemlisi Medine'de peygamberimiz Hz. Muhammed(SAV) ve halifelerden Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer‘in de kabirlerinin bulunduğu Mescidi Nebevi.

Afyonkarahisar Belediyesi tarafından Sultan Divani Mevlevihane Müzesi olarak hem restore edilmiş hemde etnoğrafik olarak donatılmış bir yer. Özellikle mutfak kısmındaki canlandırmalar Konya ‘da ki Mevlana Müzesi ile çok benzer özelliklerde. Bahçeye açılan kapılarda, Postnişin (Mevlevihane’nin başı), Hücrenişin (kendisini Mevlevihane’nin hizmetine adamış derviş) Mesnevihan (Mesnevi’ yi okuyup yorumlayan şahıs. Mesnevi, Hz. Mevlana’ nın en önemli yazılı eseridir) Hattat (güzel yazı yazan sanatkar), Mevlevihane’de idarecilik yapan bayan çelebilerin odaları mevcut. Bu vesileyle geçmişten günümüze gelen” mürekkep yalamak “deyiminin nereden geldiğinden bahsedeceğim. Mevlevihane’lerde Kuran-ı Kerim ‘i elde yazma yoluyla çoğaltan Hattat’lar bir hata yaptıklarında yazdıkları Kuran’ a hürmeten silme işini dilleri ile yalayarak yaparlarmış. İşte bu deyimin kaynağı bu imiş.

 

Son olarak Vatan Şairi Namık Kemal’in annesi Fatıma Zehra Hanım’ın mezarı da bu bahçededir. Uhrevi alemin etkisindeyken buradan ayrıldım. Hemen üstünde Mevlevi Konağı var. Kısmen restore edilmiş, çok cüz’i bir ücret karşılığı gezebiliyorsunuz. Konağın içindeki eşyalar sizi yakın geçmişe götürecek nitelikte. Burada sobanın yanında mis gibi kahvemizi içtik.

 

Şimdi istikamet Millet Hamamı. Afyonkarahisar Belediyesi bir viraneden kültür, sanat merkezi elde etmiş. Hamam diyoruz ama suyu ısıtılan hamamlardan kaplıca değil yani. Ocaklığın üzerinde dev bir metal alan var. Su burada kaynatılıyormus. Kültürel ve sanaysal faaliyetler için kullanılmakta. Ben gittiğimde mozaik kursu vardı. Ayrıca en geniş bölümünü konferans salonu yapmışlar. Restorasyon son derece başarılıydı. Artık yavaş yavaş eski çarşıları dolaşarak İmaret Camii ‘ne gitme zamanı gelmişti. Demirciler, keçeciler, bedesten derken Gedik Ahmet Paşa Medresesi’sinin önüne geldi. Burada sekiz ayrı kurnasından su akan Kadınana Çeşmesi vardı. Medrese 2010 yılında ciddi bir restorasyon geçirmiş. Şu an özellikle Türk –İslam el sanatları kursları verilen bir eğitim alanına dönüşmüş. Gelelim İmaret Camii’ ne, medrese ve cami 1472 de yapılmaya başlanılmış. Aydınlatma camlarını harika dizaynlı vitraylar, duvarları da bezemeler süslüyor. Bu camide aynı dönem camilerinde sıklıkla bulunan deprem terazisi var. Mihrabın her iki yanında uzun mermer silindirler kendi etrafında rahatlıkla dönüyorsa camiyi taşıyan ana sütun ve kirişlerinde sağlam olduğu bilgisini veriyor. Tam akşam namazı saatine rast geldim. Cami cemaati kalabalıktı. Aynı bahçede yine bir hamam restore ediliyordu. Afyon manevi açıdan bana doygunluk veren bir gezi oldu. orada

 

Daha gezilecek, yazılacak çok yer var.

Bu haftalık da bu kadar diyorum.

Sağlıkla kalın, hoşçakalın ama illaki benimle kalın.

Eskişehir Web Tasarım